11 Mayıs 2010 Salı

nasıl nefes alıyorduk sahi. unuttum.

bugün annemin doğum günü. bugün ilk defa farklı hayatlarla burun buruna geldim. bugün annemi kaybetmekten korktum. deli gibi. dokunsan ağlarım. başkalarının yardımıma ihtiyacı olabileceğini öğrendim. hayatımın gerçekten çok iyi olduğunun farkına vardım. bugün hıçkıra hıçkıra ağlayan bir babanın sesini duydum. yutkunamadım. nefes alamadım. ruh gibi kalmış bir çocuğun tasviri gözlerimin önünden gitmedi. gitmiyor. bana çok küçük gelen bir miktarın başkalarına hayat kurtarabilecek kadar büyük gelebileceğinin farkına vardım. herkesin aynı şartlarda yaşayamadığının en korkunç örneği beynime kazındı. kızdım. üzüldüm. annemin göz yaşlarını tutamayışını izledim. bugün bir çocuğun asla 8 yaşında olamayacağını kendime kabullendirmeye çalıştım. asla ilk aşkının masasına mektup bırakamayacağını düşündüm. asla denizde yüzemeyeceğini, top oynayamayacağını, koşup zıplayamayacağını öğrendim. inanamadım. inanmak istemedim. aklıma geldikçe ağlamak istedim. sahip olduğum herşeyi vermek istedim. hiçbir işe yaramayacağını bilmek çok acı. ben herşeyimden vazgeçsem bile o çocuğun içi kan dolmaya devam edecek. bir anne babanın çocuklarının ölecek oluşunu nasıl kabullenebileceğini düşündüm. imkansız geldi. annem 42 yaşına bastı bugün. ben ilk defa annemden asla vazgeçemeyeceğimi uzun uzun düşündüm. midem kasıldı. ne kadar şanslı olduğum balyoz gibi beynime indi. derin bir nefes alıp hepsini bırakmak istedim. takıldı. gidip anneme kocaman sarıldım. rahatladım. sonra tekrar hatırladım. annemin nefes alış verişini duyarak uyumak istiyorum ben.