25 Nisan 2010 Pazar

beynimin patlamasını istemiyorum. gerçekten.

Where the wild things are bünyede winnie the pooh etkisi yaratıyor. izlerken mayışıyorsun, sonunda suratında max'inki gibi bir gülümseme kalıyor. sevdiğin birine sarılmak istiyorsun. en yakın dostuna annene belki. uyusam, başımı okşasa biri hissi sarıyor bünyeyi. sonra evde yalnız olduğun için bütün yastıkları yatağa toplayıp, onlara sarılıp uyuyorsun. en azından bana olan buydu. yalnız izlenmemesi gereken yumuşacık bir film. profiterollü dondurmanın arkadaşlığına güvenmemeli, zira çabuk tükeniyor kendisi.
140 karaktere sıkıştırırak yazmaya çok alışmışım. bloga yazma hissini unutalı çok olmuş. yeniden hatırlamak güzel ama. uzun uzun, sınırsız yazmayı özledim. bu yazıyı yazarken 10 kez silip baştan yazdım. hala birşeye benzememiş gibi geliyor ama olsun. cümle kurmadaki kararsızlığımı bırakamamışım bunu gördüm. bir de ilk defa, önce not defterine değil direkt buraya yazıyorum. bak gene dondum kaldım. ekranı izliyorum. kulağımda da si yuğ on dı muuğn çınlıyor. keşke biz de birbirimizi kollayıp, gerçek bir yığın olup birlikte uyuyabilsek.

0 yorum: